Abstract


DURALİ YILMAZ’IN TARİHİ-BİYOGRAFİK ROMANLARINDA MOĞOL, SELÇUKLU VE OSMANLILAR
Edebiyatın bilim olup olmadığı yıllardır tartışılır. Bilim olmadığını iddia edenler edebiyatın konu ettiği âlemin itibari olduğunu, bilimin ise gerçekliği olan, tekrar edilebilir şeylerle ilgilendiğini söyler. Edebiyatın bu gerçekliğinden hareket edilirse iddia sahipleri haklı gibi görünür. Diğer fikir edebiyatın bilim olduğunu savunur. Bu iddia sahipleri fikirlerini ispat ederken edebiyatın bir şubesi olarak gördükleri edebiyat tarihi, edebiyat eleştirisi, edebiyat sosyolojisi gibi çalışma alanlarını ve bunların ortaya koyduğu sonuçları öne sürer. Edebiyatın bilimle, dolayısıyla gerçeklikle ilişkisi tartışmaları edebiyat türleri ile alakalı olarak da sürdürülür. Edebiyat türlerinden biri olan tarihî roman’ın gerçeğe ne kadar bağlı olacağı ya da olup olmayacağı bu tartışmalardan biridir. Bizatihi “ne”yin tarih olduğu-olmadığı da tartışılır. Bazı tarih düşünürleri, tarihî belge anlayışını sorgular. Onlar “tarih” olarak kabul edilenlerin aslında tarihçilerin “yorumu”ndan başka bir şey olmadığını, tarihî metin-belgeleri yazanların da aslında romancılardan çok farklı bir şey yapmadığını söyler. Çünkü tarihçiler de mevcut hadiseler üzerine düşüncelerini kaleme alır. Bu noktadan bakıldığında romancılar ile tarihçiler arasında fark kalmaz. Dolayısıyla romancının tarihe dair söyledikleri/yorumları da önemlidir. Çünkü romancı da yorumları ile bir “tarih inşa etmeye” veya “tarih telakkisini değiştirmeye” çalışır. Bu çalışmada, Durali Yılmaz’ın tarihî-biyografik romanlarına konu olan dönemlerdeki Moğol, Selçuklu ve Osmanlı idarelerini nasıl değerlendirdiği ortaya konulacaktır. Böylece, tarihçi ile romancının yaptığını eş gören ve tarihin “yorum”dan başka bir şey olmadığını söyleyen anlayış çerçevesinde Durali Yılmaz’ın tarih telakkisi belirlenecektir.

Keywords
Tarihî-biyografik roman, Durali Yılmaz, roman.
Kaynakça