Abstract


İNSAN OLMAYI REDDETMEK: HAYDAR ERGÜLEN’İN “ANNE” ŞİİRİ ÜZERİNE BİR İNCELEME

Doğumla başlayan insan varoluşu, özneleşme/nesneleşme, öteki/ben ve bütünlük/eksiklik karşıtlığı içindeki diyalektik bir süreçle şekillenmektedir. Bireyin anne rahminin rahatlığını ve bütünlüğünü doğumla yitirmesi söz konusudur. Acıyı bilmeyen, hiçlik ve varlık ayrımının olmadığı bir konumda bulunan insan yavrusu dünyaya gelir gelmez acıyı ve eksikliği tatmaktadır.

İnsanoğlunun doğumla başlayan zorlu mücadelesi ilerleyen süreçlerde bir bütünlük ve sabitlik arayışına dönüşmüştür. Bu varoluş çabaları, bireyin psikolojik derinliğini oluşturmaktadır. 20.yüzyılın en dikkate değer kuramlarından birisi olan psikanaliz bu derinliğe ve insan ruhunu şekillendiren katmanlara ışık tutmaya çalışmıştır. Bugün de etkisini sürdüren bu kuram Freud’un başladığı noktanın çok daha ilerisine ulaşmıştır. Bu bağlamda, psikanalizi farklı bir noktaya taşıyan isimlerden birisi de J. Lacan olmuştur. Öteki ile tanışan bireyin Gerçek, İmge ve Simge dönemlerinin gerilimleri içinde içten dışa taşan bilinci, toplumsal bir konum kazanma çabası bağlamında anlam taşımaktadır. Fakat bir çocuğun ailede başlayan öteki ile tanışma ve bir topluluğun üyesi olarak “insan” olma safhaları bir dizi travmatik deneyime dönüşebilmektedir. Bu makalede çocuk imgesini eserlerinde çok sık kullanan şairlerden birisi olan Haydar Ergülen’in “Anne” adlı şiiri incelenmekte, bir çocuğun varlık problemi, metnin “öteki”si olarak beliren anne üzerinden ortaya konulmaktadır. Şiirin öznesi olan çocuğun yaşadığı varlık muhasebesi ve öteki algısı, J. Lacan’ın Gerçek, İmge ve Simge düzeyleri çerçevesinde anlaşılmaya çalışılmaktadır.



Keywords
Haydar Ergülen, Anne, Lacan, psikanaliz
Kaynakça